Mütefekkir İnsan yazdı:Zâten kimse öyle iddia etmedi.
Öyleyse bir sorun kalmadı demektir. Ancak nedense genel bir bilgi olarak bazı şeyleri açıklama gereği duyuyorum yine de,
"kuş" kelimesinin geldiği kök ile anlamsal bir bağlantısı elbette bulunuyor. Ancak bu bir noktaya kadardır. Bir örnek vermek gerekirse Türkçe'deki
göz - gözlük ilişkisi gibi düşünülebilir. Gözlük kelimesi göz ile ilişkisini elbette korurken özelleşmiş
yeni bir nesneyi anlatır artık. İşte arapçada köke farklı yapılar gelse de, çeşitli harekeler eklense de elde edilen yeni anlam kök ile bağlantısını bir noktada korumak zorundadır. Örneğin Nisa 34. ayetiyle de bağlantılı olarak
d-r-b kökünü ele alalım. Bu kök "vurma eylemi/kavramı" ile ilişkilidir. Bunun üzerine gelen her farklı yapı ile oluşan yeni bir kelime, özünde vurma kavramı ile bir noktada kesişmek zorundadır. Bu yüzden ayet için bazı mealcilerin vurun/vurmayın/hafifçe dokunun gibi farklı farklı çeviriler yapmaları bana kalırsa trajikomiktir.
Kök yapısı kullanımı Sami dil ailesinin genel bir karakteristiğidir.
"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır." Mustafa Kemal Atatürk